İSMEK YAZARLIK ATÖLYESİ
MY YAZILARIM

LEVENT BİNBAŞI

Uzun zamandır istediğim ama bir türlü gerçekleştirecek fırsatı elde edemediğim. Atlas Okyanusunu Yelkenli bir yat ile geçme hayalimi bu sene gerçekleştirecek fırsatı en sonunda buldum. Bu seyahat için arkadaşlarımla konuşmuş,düşüncelerini sormuşdum.
asker bayrak -Zafer ''kesinlikle böyle güzel bir macerayı kaçırmayacağım, seninle geliyorum.''dedi -Gazenfer ''Emekli olduktan sonra böyle uzun bir deniz yolculuğuna çıkmadım ama sizinle geliyorum'' dedi. -Zafer '' Levent bu işi nasıl planlamıyı düşünüyorsun?'' diye sordu. -Levent '' seyahatın planlarının hazır olduğunu bazı işler için iş bölümü yaptıktan sonra hazırlıklara başlayabiliriz.''dedi. Levent, zafer ve gazanfer'e yapmaları gereken işleri ayrıntıları ile anlatarak onları görevlendirdi. Zafer yatın teknik, işleri bakımları ,eksikleri ile ilgilenecek. bunları planlayıp yaptıracaktı. Gazanfer ise Uğranılacak limanları ve bu limanlar için gerekli izinlerin alınması ile ilgili işleri planlayacak ve yapacaktı. Levent ''ben ise yolculuk için gerekli erzakların ,yakıtların alınması kumanyanın hazırlanması açık denizde ihtiyaç duyulabilecek araç gereçleri temin edip yolculuktan önce hazır hale getiricem''dedi Levent ''ayrıcana Yatın sevk ve idaresini kendisinin yapacağını vardiya çizelgesini ayarlacağını Atlas okyanusunu geçerken uğrayacağımız limanları rotaları tespit edeceğim hava durumu uygun olmazsa alternatif rotalar üzerinde çalışacağım ''dedi. Üç arkadaş hazırlıklara başladılar hazırlıklar yaklaşık kırgün sürdü, gerekli izinler alındı pasaportlar çıkartıldı,vizeleri yaptırıldı, yatın motorunun ve yelkenlerinin, telsizlerinin jenaratörlerinin radarlarının bakımları yaptırıldı seyir güvenliğini ilgilendiren bütün detaylar inceden inceden kontrol edildi. -Levent '' yolculukla ilgili bütün malzemeleri ve kumanyaları yata yüklettim.''dedi Zafer '' ben de yatla ilgili bakımları halletim yat yola çıkmaya hazır ''dedi Gazanfer '' Uğrayacağımız limanlar için vize ve işlemleri ve yakıt alabileceğimiz limanları ,yolculuk esnasında gerekli olacak nakit dövizi tedarik ettim, havanın uygun olduğu birgün demir alabiliriz ''dedi. Bir şafak vakti vira Bismillah diyerek Foca açıklarından demir aldılar.Deniz sakin idi yolculuk sorunsuz bir şekilde devam ediyor ege denizinden hızlı bir şekilde akdenize doğru iniyorlardı temiz havayı çiğerlerine çekiyorlar seyyahat'e çıkmanın ve pırıl pırıl bir denizde yolculuk yapmanın keyfini çıkarıyorlardı. Ege denizindeki irili ufaklı adalar arasında adeta dans eder gibi dolaşa dolaşa gidiyorlar doğanın güzelikleri üzerine ve denizde yaşadıkları serüvenler hakkında sohbet ediyorlardı. Seyahatın ikinci günüydü hava kararmaya başladı bulutlar toplanmaya rüzgar hızını git gide artırmaya başladı bu belirtiler ileride bir fırtana kopacağının işaretleri idi gerçektende ortalığı kesif bir sis kapladı göz gözü görmüyordu sadece radar bilgilerine dayanarak yol alıyorlardı cevrelerini göremiyorlardı kortukları başlarına gelmişti daha egeden yeni çıkmış girit çevresinden geçerken fırtınanın içinde kalmışlardı ne yapacaklarına bir an önce karar vermek zorundaydıydılar mevcut rotayı takip etmek imkansız olmuştu dalgalar sekiz on metreyi aşıyor yat gıcırdamaya ve yatın içi dışı alt üst olmaya başlamıştı fırtına yüzünden yelkenleride toplamışlar sadece yatın motoruyla ilerlemeye çalışıyorlardı, gezi başlamadan bittimi diye düşünmeye başladılar , Levent Yunanistanın Korint Kanalını kullanarak iyon denizine -adriyatik denizine çıkabiliriz dedi böylece fırtınadan da kurtulmuş oluruz kararı hemen uygulamaya koyarak fırtınayı arkalarına alarak rotayı Korint boğazına doğru cevirdiler rüzgarın şiddetiyle hızlarıda artmış korint kanalına zamanından önce ulaşmışlardı. (Korint kanalı 6,5 km uzunluğunda 21 metre genişliğinde Büyük gemilerin gecemediği ama küçük tonajlı gemi ve yatların geçiş yapabildiği bir kanaldı yaklaşık 700 Km tasaruf sağlıyordu.) Levent ve arkadaşları Kanalı gecerek İyon denizine ulaşmışlardı iyon denizin de hava gayet güzel ve sakindi fırtınadan eser yoktu. Levent Rotayı sicilya adasının güneyinden geceçek şekilde yeniden çizdi yelkenleri tekrar açmışlar yelkenli adeta denizde bir kuğu gibi süzülüyor hızlı bir şekilde ilerliyordu. sicilya açıklarından geçerken Levent balık tutuyor zafer ve gazanfer ise akşam yemeği için hazırlıklar yapıyorlardı hepsinin keyfine diyecek yoktu fırtınadan kurtulmuş birde fazladan yakıt ve zaman kazanmışlardı güzel bir akşam yemeğinden sonra ilk vardiyayı akşam saat 20:00 de Levent aldı. Zafer ve gazenfer ise salonda televizyon seyredip tavla oynuyorlardı. Cebeli tarık boğazına bir iki günlük yolları kalmıştı planlarının birinci etabı bitmek üzereydi sayılı saatler sonra Atlas okyanusuna yelken açmış olacaklardı. Zafer ve gazanfer tavla oynamaktan sıkılıp uydudan türk kanalarını arayıp buldular TRT haberler de Irak ve Suriyeyi işgal eden ordular güneyden bir bahane bulup Türkiyenin güney doğusundan saldırıya geçmişler yoğun bir ateş gücüyle Türk topraklarına saldırıyorlardı bu yoğun saldırı sonucunda binlerce insan ölmüş bölgede kızıl kıyamet kopmuş Türk Silahlı Kuvetleri Saldırıyı bütün gücüyle püskürtmeye çalışıyordu. Bölge yıllarca terör örgütleri tarafından şiddet ve terörle bölge halkını göçe zorlamıştı geriyede kalanlara ise düşman kuvetleri acımıyor çocuk,kadın ,yaşlı erkek hayvan ayrımı yapmıyor canlı gördükleri herşeyi bombalıyorlardı bölgede yaşayan halk en sonunda kendilerine yapılan oyunlardan ve ihanetlerden uyanmıştı ama ölü olarak. Düşman kuvetli ama karşılarında Tarih yazan bir milletin evlatları karşısında pek fazla tutunamıyorlardı ,Düşan kuvetlerinin tek yapa bildiği Ağır bombardıman ile ölümlere ve yıkımlara sebebiyet vermeleri idi ama bir adım dahi türk topraklarında ilerleyemiyorlardı.Vatan savunması mevzu bahis olunca geri kalşan her şey Ana,baba,evlat sevgili mal mülk sadece bir teferruatan başka birşey değildi. Türk askeri ne düşüp ölene üzülüyor nede sağ kalana seviniyordu tüm gücüyle ya vatanı kurtaracak yada şehit düşecekti bundan başka bir yol yoktu ve ordunun ve milletin tamamı bu düşüncede hem fikirdi. Türk Silahlı Kuvetleri bu saldırılar karşısında karşı harekata başlamıştı suriye ve ırakta konuşlanan düşman birliklerinin arasına komonda birliklerini indirmiş düşman birliklerinin arasına hançer gibi dalarak onları parçalamıştı düşan birlikleri böyle birşeyi ne düşünüyorlar ne de tahmin edemiyorlardı. Türk komondosu düşman arasına tekrar geri dönmemek üzere inmiş kendi çephaneleri bitince düşandan tedarik etikleri çephanelerle savaşa devam etmişler düşamana çok büyük zayiatlar verdirmişlerdi. Düşman kuvetleri ile denizden de saldırmak ve yeni cepheler açmak için deniz filolarını çoktan yola çıkarmışlardı.Düşman deniz kuvetleri hızla akdenize doğru ilerliyodu. Levent Zafer ve Gazanfer bu son gelişmeyi değerlendirmek için toplantı yaptılar .Levent arkadaşlarının fikrini öğrenmek istiyordu. Zafer ve Gazanfer emekli bir SAT(Su Altı Taruz) ve SAS(Su Altı Savunma) komondolarıydılar bu durumda geriye dönüp gönüllü olarak birliklerinde görev almak istediklerini belirtiler. Levent'e Deniz Kuvetlerinde pilot Binbaşı olarak görev yapıyordu, Kendi fikrininde bu doğrultuda olduğunu bu mevcut durumun öngörülen bir istibarat olduğundan,Bu gezininde aslında istibarat toplamak amacıyla çıkıldığını Kendisine düşman savaş gemileri hakında bilgi toplamak ve merkeze iletmek üzere görev verildiğini açıkladı. Yattaki bazı malzemelerin askeri malzeme olduğunu bunlarla nasıl bir önlem alabiliriz diye arkadaşlarına sordu. Zafer ve Gazanfer Mühümmatı incelediler Dalgıç kıyafetleri Deniz mayınları çeşitli patlayıcılar gemi yüzeyine yapışabilen mıknatıslı uzaktan kumandalı patlayıcılar bir kaç Makineli Tüfek , elbombası, Silahların mühümmatı ve beylik tabancaları vardı. Zafer ve Gazanfer binbaşım sen ne emir verirsen biz harfiyen uyacağız dediler, Vatana,Millete ve Levent binbaşıya bağlılıklarını belirtiler. Binbaşı Levent eldeki malzeme ile Akdenize doğru gelen düşman deniz kuvetlerine bir saldırı düzenleyerek düşman deniz kuvetlerinin Akdenize girişinin engellenmesi ve durdurulması için bir saldırı düzenlemenin, Türk Silahlı Kuvetlerine zaman kazandırmanın daha faydalı olacağına karar verdiler. Levent binbaşı bu operasyondan sağ kurtulma ihtimalerinin yok denecek kadar az olduğunu belirti Zafer ve Gazanfer başcavuşlar Vatan sağolsun diyerek karşılık verdiler. Levent binbaşı yata ispanyol bayrağı çekilmesini emreti artık arkadaşlık dosluk askıya alınmış emir kotuta zinciri işlemeye başamıştı Zafer başcavuş emredersiniz komutanım diyerek emri yerine getirdi. Cebeli Tarık boğazına doğru yelken açtılar, boğaz girişinde yakın bir koya demir atarak Düşman deniz kuvetlerinin boğazdan geçmesini beklediler ve bekledikleri düşman gemileri hava kararmaya başladığında boğaz girişinde gözüktüler. Levent binbaşı hazırlıkların yapılmasını ve yata bağlı olan zodyak botun hazırlanmasını mühümmatın yüklenmesi emrini verdi. Gazanfer başcavuş hazırlıkları yaparken Levent binbaşı ile Zafer başcavuş planları son bir kez daha gözden geçiriyorlardı. Hava kararmış deniz zifiri karanlık içindeydi ayda bulutların arasında kaldığından operasyonu başlatabilirlerdi. Levent Binbaşı Zafer ve Gazanfer başcavuş bir birleriyle helalleşerek her biri kendine hedef belirlediği düşman gemisine yüzmek üzere zodyak botan sıra ile atlamaya başladılar önce Levent binbaşı bottan atladı , sonra diğerleri sıra ile atladılar. Düşmanın savaş gemilerine doğru görünmeden yüzüyorlardı.İlk hedefine ulaşan Gazanfer başcavuş oldu yanındaki bütün patlayıcıları geminin bordasına ve dümenine sabiteyerek patlattı dümeni bozulan gemi kendi etrafında sürekli dönüyor çevresindeki savaş gemilerinede çarparak hasar veriyordu, gövdesine yerleştirilen patlayıcılarda gemiye ağır hasar vermişti gemi alarmlarını çalıyor gemi kıç tarafından ağır yara aldığından su alarak batmaya başlamıştı.bu sırada gemideki askerler gazanfer başçavuşu görmüşler makineli tüfeklerle binlerce mermi yağdırmışlardı gazanfer başcavuş yanıdaki makinalı tüfek ile gemi güvertesindeki askerlere ateş açmış bir çoğunu vurmuştu askerler patır patır denize dökülüyordu. düşman mermilerinden korunmak için adeta geminin bordasıyla aynı hizada yüzerek uzaklaşmaya çalışıyordu. Zafer başcavuş kendi hedefindeki gemiye ulaşmaya çalışırken ışıldaklar tarafından fark edilmiş düşman askerleri tarafından açılan ateş sonucu yaralandı düşman gemisi yaralanan ve su üzerinde kalan zafer başcavuş için bir bot gönderdi düşman askerleri temkimli yaklaşarak zafer başcavuşu bota çıkardılar botta yedi asker vardı zafer başcavuş elinde pimini çektiği el bombalarını bırakarak düşman botundaki askerlerin tamamın ölmesini sağladı ve kendiside şehit düştü. Bu sırada gazanfer başcavuş Levent binbaşının hedefine doğru dipten yüzerek ilerliyordu. Levent Binbaşı kendisine hedef olarak amiral gemisini seçmişti ama patlamdan sonra amiral gemisinin etrafını en az beş adet zodyak sürekli devriye atıyor denizi ışıldaklarla tarıyorlardı Leven binbaşı fırsat bulup patlayıcıları gemiye yerleştiremiyordu gazanfer başcavuş bu durumu fark etti levent binbaşıdan en uzaktaki bir zodyaka elinde kalan mermilerle ve el bombasıyla saldırdı zoydaktanda kendisine karşılık verilmeye başlandı patlama ve silah seslerini duyan diyer botlardaki askerler hızla patlamanın,çatışmanın olduğu yöne doğru hızla ilerlediler . Bu fırsatı değerlendiren levent binbaşı elindeki bütün patlayıcıları amiral gemisinin sancak tarafındaki bordasına belli aralıklarla döşedi ve son bir defa gökyüzüne bakarak kelimeyi şadet getirerek patlayıcıların tamamını patlattı gemide inanılmaz patlamalar başlamıştı yerleştirdiği batlayıcılardan bazıları cephaneliğe denk gelmiş cephanelikte havaya uçmuştu artık amiral gemisinin kurtuluşu yoktu gemidekiler panik içinde sağa sola koşuyorlar makineli tüfeklerle denizi tarıyorlardı bu onların son çabalarıydı gemi hızla yan yatarak batmaya başlamıştı bile son nefesini vermeden amiral gemisinin batışını izleyen Levent Binbaşı görevini yapmanın verdiği huzur ve mutlulukla dalgaların arasında kaybolmuştu. Bu üç kahraman asker Vatanlarına yapılan haksız saldırının intikamını almanın verdiği huzurla şehit olmuşlardı, Onlar Allah'a verdikleri sözü tutmuşlardı,niceleri de zamanı geldiğinde sözlerini tutmak için bekliyorlardı. I. Bölümün Sonu 01 Ocak 2018 Mustafa YILDIZ .

İNSAN VE İNSANOĞLU

Bir söz duymuştum ''Kadınlar İnsan Erkekler İnsanoğlu'' Diye bence gerçekten çok doğru bir söz. İlk insan Hz. Adem ve Hz. Havva'dan beri insanlığın gelişiminde Kadınların rolü çok büyüktür. Kadın,insan topluluklarının adeta ana merkezi,çekirdeği,tohumu durumundadır. Kadın hem toplumu üreten hemde toplumun ihtiyaçlarını üreten bir varlıktır. Kadın üretkendir Eşi için, çocukları için , komşuları için, daima bir çok şey üretir bunlardan bazıları Ailesi için her gün bıkmadan usanmadan yemeklerini yapması giysilerini temizlemesi dikmesi çocukların bakımı , bahçenin , bağın, tarlanın,çiflik hayvanlarının bakımı yetiştirilmesi kadının yaptığı işlerden sadece bir kaç tanesidir, siz bu işleri zihninizde çoğalta bilirsiniz. Olağan üstü bir varlık olan ,Kadın tek başına adeta bütün üretim çeşitlerini yapan bir girişimci, bir üreticidir. annebebek Kadının işi sadece üretmekle sınırlı değildir. O ailesinin, akrabalarının,Komşularının kısacası toplumun sosyal bağlarını en iyi koruyan kolayan ve yönetendir. Kadınlarımız olmasa Komşuluk,yardımlaşma olmaz , imeceler yapılamazdı yapılsa bile kadınların yaptığı gibi çok güzel ve sağlam olmazdı. Kadınlar Olmasa sevgi nedir ,Aşk nedir, Arkadaşlık nedir ,şevkat nedir ,özveri ,fedakarlık nedir bilemezdik. Kadınlar olmasa soyumuzda ,cocuklarımız da olmazdı ,Ailemizin ve toplumun geleceğini doğurup büyüten geliştiren adeta bir eğitimci bir öğretmen gibi yetiştirenler de kadınlarımızdır. Kadın bir öğretmen, bir sanatçı,bir yönetici,bir mühendis,bir eş, bir anne olarakta toplumun farklı kademelerinde farklı rollerle çalışıp üretmektedir. İnsanlık Tarihinde Büyük olarak bildiğimiz Peygamberler, Evliyalar, Genraller, Paşalar komutanlar, şehitler, gaziler kısacası ne kadar insanoğlu varsa işte onları doğuran yetiştiren eğitimlerini terbiyelerini de veren kadınlardır. Kadınlar , gün gelir vatanı için ,dini için canını vermekten hiç çekinmez erkeği ile beraber omuz omuza cepheler de savaşır mücadelesini gayret ve azmini savaş meydanlarında da gösterir. Özelikle bizim tarihimiz de cephe de yurt savunmasın da görev yapmış şehit olmuş, gazi olmuş bir çok kadınımız vardır. İslamiyet'ten önce Arabistan da Kadın adeta yok sayılır ,bir değer verilmez hiç bir hakkı huku yoktur. Kız çocuklarının doğumları nefret ve öfkeyle karşılanır, kızlardan kadınlardan utanç duyarlardı "Birisine bir kız çocuğu müjdelenirse, üzüntüsünden yüzü simsiyah kesilir..."(Nahl, 16/58 ) Kız cocuklarını kızgın kumlara diri , diri gömerlerdi. Dünyanın farklı çoğrafyalarında ki toplulukların kadınlara karşı durumuda bundan farklı değildi oralarda da kadına değer verilmez hiç bir hak hukuk tanımazlardı. İslamiyet kadına hak ettiği değeri ve saygıyı vermiştir. İslamiyetten önce köle gibi alınıp satılan her zaman horlanan her işte köle gibi çalıştırılan bir vaklıktı kadın. İslamiyetle birlikte o devirde dünyanın hiç bir yerinde görülmeyen haklar kadınlara verilmiştir. İslamiyet Kadına çalışmak istemezse çalışmama hakkı bile vermiştir çünki kadının her türlü ihtiyacını yemek içme barınma elbise gibi ihtiyaçlarını evliyse eşi karşılamak zorundadır, evli değilse babası erkek kardeşi ölünceye kadar karşılamak zorundadır. "Erkeğin en hayırlısı, kadına en iyi davranandır." (bk. Buhâri, nikâh 43; Müslim, fedâil 68) Biz insanoğulları bizleri doğurup büyüten ,yetiştiren ,terbiye eden, İnsan'ı çok sevmeliyiz, saygı duymalıyız ve çok hürmet etmeliyiz iyiki varsınız güzel sevgi dolu insanlar. Saygı ve hürmetlerimle. 16 Aralık 2017 Mustafa YILDIZ .

BİR YAZAR DOĞUYOR

Hamza bey çocukluğundan beri okumaya yazmaya hevesli bir kişiydi. çocukluğunda geçen anısını daima hatırlardı, fırsat buldukça dost sohbetlerinde anlatırdı. Hamza bey bundan yıllar önce daha okula bile gitmiyorken arkadaşları ile oyun oynuyordu oyunun konusu ise öğretmen ve öğrencileri idi,oyun esnasında bir arkadaşı hamzaya sende kitabın şu kısmını okuyacaksın dedi diğer bir arkadaşı o daha küçük okuma yazma bilmiyor o yüzden o oyunumuza katılamaz dedi hamza buduruma çok üzülmüşdü ve ağlayarak koşa koşa eve gitti. Hamza o günden sonra okumaya yazmaya karşı ilgisi gün geçtikçe büyüdü daima okumayla ilgili kitaplara karşı çok büyük bir sevgisi vardı ama buna rağmen okadar da çalışkan bir öğrenci değildi. İlk okuduğu kitabı bile hala hatırlıyordu , Gulliver'in Gezileri isimli ciltli bir kitaptı yaklaşık 300 350 sayfadan oluşuyordu onun için çok önemli bir işi başardığını düşünüyor evde her önüne gelene okuduğu kitabı gösteriyordu, hatırladığı kadarıyla hamzanın bu başarısını evdekiler pek önemsememişlerdi. Hamza'nın gençliğinde çok güzel kitapları olmuştu, bir zaman okuduğu kitapları adlarını yazar isimlerini sıra numarası verek kaydediyordu. Hamza , Sultan Ahmet Camii avlusunda açılan Kitap fuarına ilk açıldığı günden beri istisnasız her yıl gidiyor, bunu kendine 36 yıldır devam eden bir gelenek haline getirmişti, her sene ilgisini çeken kitaplardan en az dört beştane alırdı. Sultan Ahmet Camii avlusunda kurulan Kitap fuarı bir kaç yıldır Beyazıt Meydanında kurulmaya başlamıştı, bu yeni yer Şahsen Sultan Ahmet camii avlusunda kurulan kitap fuarı gibi kendisine sıcak ve güzel gelmiyordu. Aradan yıllar geçmiş Hamza bey emekli olmuş iş hayatından kısmen de olsa bağlarını koparmıştı.
yazar Emekliliğin de kendisine seveceği bir uğraş edinmek istedi, Kitaplara olan sevgisinden Yazarlık Atölyesine kaydını yaptırdı. Hamza bey böylece yazarlık serüvenine ilk adımlarını atmış ve çalışmalara başlamıştı sürekli yazarlıkla ilgili kitaplar okuyor Videolar seyrediyor, Edebiyat sohbetlerine söyleşilerine gidiyordu, Yazarların hayatlarını inceliyor onların yazarak nasıl üretiklerini anlamaya öğrenmeye çalışıyordu. Yazarlık Atölyesi öğretmeninin verdiği konularda yazılar yazarak yazım ve anlatım tekniklerini uygulamaya çalışıyordu. Yazarlık Atölyesi çalışmalarını bir internet Blog'unda yayınlıyor yazılarını her gün kaç kişi okumuş diye bakıyor eğer bir okuma görüntülenme olursa bundan çok büyük bir mutluluk duyuyordu. Hamza beyin yazarlık çalışmalarında bir gelişme olmakla birlikte eskilerin deyimi ile yazarlığı öğrenmesi için daha 40 fırın ekmek yemek zorundaydı, ama Hamza bey hiç acele etmiyor çalışmalarına devam ediyordu, şimdilik sadece yazarak üretmek ve bunu internet blog'unda yayınlamak istiyordu. İyi bir yazar olmak için emin,kararlı azimli adımlarla ilerlerken Hayallerini en güzel öyküleri Romanları yazdığının görüntüleri ile süslüyordu. Hamza bey ,Kaliteli okunabilecek Öyküler, Romanlar, Denemeler ,Şiirler yazabilirse bir gün kitaplarının yayınlanacağına inanıyordu. 14 Ocak 2018 Mustafa YILDIZ .

İSMEK WORKSHOP ÇALIŞMASI

İSMEK WORKSHOP ÇALIŞMASI Tiyatro Oyunu gibi Oynanarak Dinleyicilere Emlak alım satım işlemleri ve aşamaları eğlenceli bir şekilde anlatılabilir diye düşünüyorum. Ömer ve Ayşegül yeni evli bir çifti kendilerine Huzur içinde oturacakları bir ev daire almak istiyorlardı. Bunun için her ikisi de internet sitelerinde satılık ev arıyorlardı ilgilerini çeken dairelerin akşam iş dönüşü evde birlikte lokasyon fiat oda sayısı banyo sayısı kullanım her ikisinin de işine yakınlığı krediye uygun olup olmadığı kredi maliyetleri gibi kriterlerden oluşan bir değerlendirme yapıyorlardı. En sonunda her ikisininde beğendiği istedikleri lokasyonda ve istedikleri özelikleri taşıyan ilandaki fiatıda piyasa şartlarına göre oldukça uygundu Daireyi görmek için ilandaki gayrimenkul ofisini aradılar telefona son derece kibar bir sestonuyla Emlak danışmanı Şahinbey çıktı şahin beye ilgilendikleri daireyi görmek istediklerini ne zaman görebileceklerini sordular her iki tarafın müsait olduğu bir gün dairenin olduğu adrese yakın bir cafe de buluşmaya karar verdiler. Ayşegül ve Ömer Emlak danışmanı Şahin beyle sözleştikleri vakitte cafe de buluştular kısa bir tanışma faslından sonra Emlak danışmanı Şahin bey dairenin tek temsil yetkili satıcısı olduklarını belirterek yer gösterme formunu okuyup imzalamalarını istedi ömer formu okudu zaten bildiği bir konu olduğundan rahatlıkla imzaladı ve hep birlikte dairenin olduğu adrese doğru yola çıktılar. Emlak danışmanı Şahinbey daire ile ilgili detaylı ve tatmin edici bir sunum gerçekleştirdi. Ömer ve Ayşegül şahin beyin anlatıları eşliğinde daireyi inceliyorlar sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı. Ayşegül ve ömer Daireyi çok beğendiler ,Ömer dairenin ekspertiz Raporu olup olmadığını Emlak danışmanı Şahin beye sordu ? Şahin bey Kendilerinin yaptığı Piyasa fiatını belirlemek için bir ekspertiz raporlarının olduğunu ama daha kapsamlı bir ekspertiz raporu için SPK dan yetkilendirilmiş sadece bu işleri yapan Ekspertiz şirketlerine de yaptıra bileceklerini belirti yasal olarak emlak danışmanlık şirketleri Ekspertiz raporu hazırlayamıyorlar tabiki Ekspertizlerde Emlak danışmanlığı yapamıyorlar diye belirti ve çalıştıkları bir gayrimenkul ekspertiz şirketi A.Ş den tanıdıkları Gayrimenkul ekspertizi Kemal beyi aradılarve ilgilendikleri daire için bir ekspertiz raporu hazırlatmak istediklerini belirtiler. Ekspertiz Kemal bey Emlak danışmanı Şahin beyden gerekli evrakları ve dairenin açık adresini alarak gerekli çalışmaları yapmak için ayrıldı. Ekspertiz Kemal bey , Dairenin Belediyedeki kayıtlarını inceledi ,Projeye aykırılık olup olmadığını araştırdı Emlak Vergisi değerini tespit etti inşaat maliyet m2 fiatlarını inceledi.Projeden dairenin Net ve Bürüt M2 olarak ne kadar olduğunu iskanı olup olmadığını iskan harçlarının yatıp yatmadığını gibi araştırarak notlarını ve ispat evraklarını aldı. Tapu ilgili dairenin durumunu inceledi İpotek olup olmadığı ,Herhangi bir kısıtlayıcı şerhin olup olmadığını intifa hakkı ve çıplak mülkiyet olup olmadığını binanın yapı yönetim planının tapuya kayıtlı olup olmadığını inceledi Kat ittifakı kat mülkiyeti olup olmadığını inceledi. Banka konut kredileri için uygun olup olmadığını araştırdı.
emlak Daire gezerek kullanılan malzemeyi inceledi komşularına apartmanla ilgili bir sorun olup olmadığını sordu cevrede ve internet üzerinden aynı özelikleri olan dairelerin kaça satıldığını araştırdı. Ekspertiz Kemal bey tüm araştırmalarını bitirdikten sonra Ekspertiz raporunu Hazırlayarak Emlak danışmanı Şahin beyi aradı Raporu sunmak için bir randevu istedi Ayşegül , ömer Şahin bey ve Eksper Kemal bey Emlak danışmanı Şahin beyin ofisinde buluştular Kemal bey Ekspertiz raporunu kısaca özetledi Belediyede Binanın projeye uygun olarak yapıldığını x Yapı denetim firması tarafından Denetlendiğini İskanının olduğunu iskan harçının yattığını Emlak vergisi değerinin …….. olduğunu .Kat mülkiyeti olarak belediye kayıtlarında olduğunu emlak borcu olmadığını. Tapu kayıtlarında Kat mülkiyeti kütüğünde tescilli olduğunu Yönetim Planının tapuya kayıtlı olduğunu İpotek ,İntifa hakkı ve kısıtlayıcı her hangi bir şerhin olmadığını Daireyi incelediğini ve o bölgede aynı özelikte aynı yaşta satılan dairelerin fiatını araştırdığını ve Banka konut kredisine uygun olduğunu Tahmini fiat aralığının 550.000 ile 675.00 TL arasında olduğunu belirti ve detayların rapor dosyasında olduğunu söyledi. Ömer ve Ayşegül de daire için her hangi bir çekinceleri kalmadı ve Emlak danışmanları Şahin beye Önceden Anlaştıkları Fiat üzerinden Mal sahibiyle görüşüp tapu işlemlerini başlatması talimatını verdiler. Emlak Danışmanı Şahinbey Gerekli evrakları hazırlayarak 1.Alıcı ve satıcıların Nufus kimlik fotokopileri 2.Alıcıdan 2 adet vesikalık resim satıcıdan bir vesikalık resim istedi son altı ayda çekilmiş. 3.Dask poliçesini satıcıdan aldı. 4.Belediyeden Emlak Vergi değeri ve Emlak vergisi Borcu olmadığına dair belgeleri alarak. Tapu kadastro genel müdürlüğü İnternet sayfasından e Randevu alarak randevu günü ve saatinde Satıcı ve Alıcılarla Tapuya giderek harçları ve diğer ödemeleri yaparak tapuyu almalarını sağladı Ömer ve Ayşegül İstedikleri hoşlandıkları daireyi çok uygun bir fiata almalarını sağlayan Emlak Danışmanı Şahin beye Çok Teşekkür ettiler Şahin bey ofise geçince Emlak Danışmanlığı Hizmet faturasını keserek Ayşegül ve Ömer beyden tahsil etti . İSMEK ORHANTEPE EMLAK DANIŞMANLIĞI MUSTAFA YILDIZ .

İNANÇIN MATEMATİĞİ

İnsan inanan bir varlıktır. Hatta inanmadığına da inanan bir varlıktır. İnsan doğar doğmaz sonsuz bir yaşamın varisi olmuştur.İnsan aklı,zekası,iradesi olduğu müddetce bu mirası reddetmesi mümkündeğildir. Bu mirastan aklı ve iradesi ile tam anlamıyla sorumludur.İnanmıyorum demek insanın sorumluluğunu yok etmez .Aslında mutlaka bir şeye inanıyor veya inanmadığına inanıyordur. İnanmıyorum diyerek sorumluluktan kaçmak istemektedir.Dünyadaki tek akıllı ,zeka irade sahibi olduğunu iddia eden insan Kendi zihnini ,bilincini,beyninin ve organlarının nasıl oluştuğunu nasıl çalıştığını tam olarak çözebilmiş değildir. Halbuki inanç görünmeyene inanmaktır diye biliyoruz Bu görünmeyen (göremediğimiz) Allah’ın zatı olabilir.Çeşitli kaynaklarda Hz. Ali’nin bir sözü var ‘’Hz. Ali''ye(a.s)sormuşlar Allah'ı gördün mü? diye; Hz. Ali'(as)da cevap vermiş, ''Görmediğim Allah'a secde etmem..'' ''Nerde gördün'' demişler. Hz. Ali'(as.)da ''Olmadığı yeri gösterin" demiş. ‘’ Bu söz Allah’ın Zatından ziyade Allah’ın Kudret ve azametini yarattığı milyarlarca canlıda,kainatta ,eşyada açık seçik bir şekilde gördügümüzü açıklıyor. Evrenimizin , kainatımızın yaşı yaklaşık 13-14 milyardır ve tıkır tıkır işlemekte çalışmaktadır .Kaos olarak gördüğümüz şeylerde dahi bir düzen bir intizam vardır. İnsanın sonsuz mutluğunun sigortası inancıdır.Ama nasıl bir inaç bu inanç doğru olmalı, yanlış bir inanç insanı sonsuz bir mutluluğa götürmez. Evimizi ,arabamızı,eşyalarımızı Zararlara ziyanlara karşı nasıl sigorta yaptırıyorsak. İnsanında sigortası doğru bir inaçtır.Eşyalarımız için yaptırdığımız sigorta bir risk sigortasıdır. yani olası zarar ziyanlara karşı yaptırdığımız bir sigortadır, ama risk gerçekleşmeyede bilir.
matematik
Ama insan öylemi , ‘Abdul Metin Saruhan:’ 29 Ankebut Suresi 57. ayet ‘’Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.’’ Dolasıyla insanın eceli geldiğinde mutlaka ölecektir. Riziko yüzde yüz gerçekleşecektir.Rizikonun yüzde yüz gerçekleşeceği bir durumda, sağlam geçerli bir sigorta poliçemizin olmasını isteriz. İşte insanın sigorta poliçesi dinidir. Ama hangi din hangi inaç? Bunu da bilgisayar işletim proğramıyla örnekleye biliriz Nasıl ki bilgisayarımız için en yeni en son versiyonu kullanıyoruz eski versiyonlar ile yeni çıkan donanım ve cihazları kullanamıyoruz çünki desteklemiyorlar. Ama yeni versiyon yeni çıkan donanımları cihazları tanıyor. Bu yüzden her zaman en son yazılımı kullanıyoruz. Ben şahsen en son versiyonu kullanıyorum. Sizde Aklınızı ,zekanızı,iradenizi,vicdanızı mantığınızı kullanarak doğru inancı, dini bulabilirsiniz. Aklın ,zekanın, iradenin görevi en doğruyu ,en güzeli, en güzel sözü bulup iradesiyle tastik edip teslim olmaktır. Kısaca inaç bence (-) eksi sonsuz ile (+) artı sonsuz dur. Doğru inaç (+) artı sonsuz ; Sonsuz bir mutluluğa esenliği cenneti anlatırken , Yanlış inaç(-) eksi sonsuz ; Sonsuz bir pişmanlığı sonsuz bir üzüntüyü cehendemi anlatmaktadır. Bütün insanlığın (+) artı sonsuz bir hayatı olması dileği ile. 01 Kasım 2017 Mustafa YILDIZ .

ŞİLE GEZİSİ

İnsanların hayatlarında her zaman başlangıçlar olmuştur. Benim başlangıçlarımdan bir tanesi de gezmekle ilgilidir.ben gezilerime yıllar önce bir şile gezisi ile başlamıştım. O günden sonra farklı zaman dilimlerinde farklı nedenlerle gezilerim oldu. Bunlara örnek vemek gerekirse İsmek fotograf kursunun düzenlediği uygulamalı fotograf çekimleri için düzenlediği gezilerdir. Resim çekmek ve tarihi manevi şehirlere beldelere gitmek için fırsatlarım oldu bu fırsatlardan bazılarını değerlendire bildim. Şile geziside bunlardan sadece birincisi ve ilki oldu, yanlış hatırlamıyorsam 15 yaşlarıma denk geldiğini anımsıyorum.
şile
Şile gezisine üsküdardan başladım sonderece virajlı yılan gibi kıvrıla kıvrıla giden şile yolarında doğanın o güzelliğine tabiyatın muhteşem renklerine yeşilin tonlarına ıhlamur ağaçlarının kokusunu hala duyar gibiyim. Yolculuk daha öncede belirtiğim gibi üsküdardan sabah saat 08:30 da başlamıştı, çevreyi ve yolu daha iyi görebilmek için cam kenarı ve ön koltuklardan birini seçtiğimi hatırlıyorum. Otobüsün hareket saati yaklaştığında yolcular yerlerine birer birer oturmaya başladılar benim içimde ise tarifi mümkün olmayan bir sevinç vardı ilk defa değişik yerler görecek ilk defa şehir dışına istanbulun kırsalına doğru yola çıkacaktım. Otobüs hareket edip belli bir zaman geçtiğinde şilenin o virajlı yollarında ilerliyorduk yol boyunca yol kenarlarında sık sık köylülerin üretip sattığı meyve ve sebze satan köylüleri görüyordum. Şileye vardığımızda saat yaklaşık öğle vaktini bulmuştu. Şile merkezde görüşmem gereken kişi ile görüştükten sonra ve teslim etmem gerekli evrakları teslim ettikten sonra otobüsün kalkış saatine kadar şileyi gezme fırsatım oldu şile sokaklarında uzun uzun dolaştım şilenin o meşhur Deniz fenerini ağlayan kayalarını şilenin kumsallarını adım adım dolaştım. Dönüş yolculuğu için şileden ayrılmadan önce bir kaç hediyelik birşeyler almak istedim , şile bezinden yapılmış gömleklerden birtane ve şile deniz feneri maketinden de birtane aldığımı anımsıyorum. Otobüsün hareket saati iyicene yaklaştığında otobüsü kaçırmamamak için otobüs firmasının olduğu meydana gittim. Gene cam kenarı bir koltuk secerek biletimi aldım otobüs saat 17:00 de istanbula doğru hareket etti çok güzel keyifli bir gün geçirmiş yeni yerler görmüş olarak mutlu ve bir o kadarda yorgun bir şekilde akşam olduğunda eve döndüm yeni gezilere başlangıçlar yapmak için odamda uzun uzun hayelleredaldım ve yorgunluktan uyuya kalarak günü bitirdim. Mustafa YILDIZ .

BİO ROBOT

Ahmet İstanbul Teknik Üniversitesi Nano Teknolojiler bölümünde Doktorasını yapıyordu. Üzerinde çalıştığı konu ise Bio Nano Teknoloji kullanarak mikro robot yapmaktı bu proje için yurt dışı master tezi dahil yedi yıldır gecesini gündüzüne katarak çalışıyordu. Bu ürettiği micro robot un bir çok özelliği vardı .İnsan vucudunundaki hücrelerin genetiğini taklit edebiliyordu.Lazerleri ile işlemler yapabiliyor kontrol paneline görüntü aktarabiliyordu.bunun gibi bir çok özeliği olan micro robotunu tıp alanında kullanmak istiyordu. Bu fırsat fazla beklemeden gerçekleşmişti. Yirmi beş yaşında Bahar isminde bir bayan , Doktorasını yaptığı Üniversitenin Onkoloji bölümünde yatıyordu.Beyin tümörü Teşhisi konulmuştu,ama açık beyin ameliyatı yapılamıyordu ,Kızın bu beyin amaliyatına dayanamayacağını ,hastanın kaybedileceğini farklı uzmanlık dallarındaki Doktorların konsültasyonda adeta kesin bir şekilde belirtilmişti. Ahmet Nano Teknoloji ile üretilen Bio micro robotun bu beyin tümörünü yok edeceğine inanıyordu.
bionano
Ama hiç bir insan üzerinde denenmemişti. Konuyu hastanın yakınlarıyla görüştü, tümör gün geçtikçe büyüyor ve kötüleşiyordu hastanın sıkıntıları dayanılmaz hal almıştı.Tümör beyne basınç yapıyor bu da hastada bilinç kayıplarına ve bedeninde dengesizliğe yol açıyordu, ayrıcana yaşamsal fonksiyonları sekteye uğruyordu.Ailesi bu durumu bildiğinden ve açık beyin ameliyatı yapılamacağını doktorların raporlarından biliyorlardı. Kızları Baharın göz göre göre hiç Bir şey yapılmadan hayatını kaybetmesini seyredemezlerdi mutlaka bir şeyler yapmaları ve baharın iyileştirilmesi gerekiyordu , Ahmetin sunduğu bu yeni teknolojiyi kullanmaya karar verdiler.ve gerekli kağıtlar imzalanarak her türlü sorumluluğu üzerlerine aldıklarını beyanını verdiler ve bu operasyonun yapılmasını Beyin cerrahlarından istediler. Ameliyatı yapacak beyin cerrahı ile Ahmet ameliyatı planlamaya başladılar olabilecek aksilikleri konuştular ve bu aksilikler için nasıl önlemler alacaklarını ameliyat plan detaylarına kaydettiler. Hastanın detaylı Beyin Tomografisi, MR çekildi.Kan tahlileri yapıldı.Alerjisi olup olmadığı tespit edildi. Kalp elektrosu çekildi, Tansiyonu sürekli kontrol altına alındı.Tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra Pazartesi sabahı saat 07:30 da ameliyatın yapılmasına karar verildi. Ameliyathane hazırlıkları tamamlanarak operasyon pazartesi günü sabah 07:45 te Anestezi uzmanı hastaya narkoz vererek başladı. Ahmet'in üretip geliştirdiği Bio nano micro robot solüsyonla karıştırılarak damardan enjekte edildi. Vucuda giriş yapan micro robot damar içinde ilerleyişi kontrol panelinin ekranından izleniyor beyin cerrahı tarafından robot control ediliyordu. Bu esnada vucuda giren yabancı cismi algılayan Akyuvarlar Lökositler (Beyaz Kan hücreleri) Mikro robotu vucuda giren mikrop olarak algıladıklarından mikro robotun etrafını sararak etkisiz hale getirmek için saldırmaya başlamışlardı .Mikro robota cerrah kontrol etmekte zorluk ve sıkıntı yaşıyordu bir türlü Akyuvarlardan kurtulamıyordu Ahmet'den budurumdan kurtulmak ve ameliyatı devam etirmek için bir çare bulmasını istedi Ahmet mikro robotun lazerlerini kullanarak akyuvarların saldırısından kurtulmaya çalıştı ama akyuvarların çevabı daha fazla ve yoğun bir saldırı ile çevap verdiler lazerler işe yaramamıştı ameliyat süresi git gide uzuyor hastanın kaybedilme riski artıkça artıyordu. Ahmet mikro robotun genetik taklit yöntemini kullanmayı önerdi cerrah öneriyi kontrol panelinden uygulamaya başladı bio robot akyuvarların genetik özeliklerini taklit etmeye başladı ak yuvarların yoğunluğu robot üzerinden gözle görülür bir şekilde azalmaya başladı bir süre sonra tamanen mikro robotu üzerinden ayrıldılar cerrah ve ahmet derin bir nefes aldılar ameliyat devam edebileceklerdi mikro robot damarlarda ilerliyordu genetik taklit işe yaramış akyuvarlar artık saldırmıyordu. Robot beyni besleyen kandamarlarında yol alıyordu birden beyni besleyen damarlarda bir daralma olduğunu gördüler buna derhal müdahale etmeleri gerekiyordu aksi taktirde ameliyat başarısızkla sonuçlanacaktı çünkü beyne yeterli miktarda temiz kan gidişi aksıyordu bu sorunu nasıl çözecekleri hakında ahmet ve cerrah düşünmeye başladılar cerrah damarı açmada lazeri kullanabiliriz dedi Ahmet bunun o bölgede olan sinirlere zarar verebileceğini belirti ama yapabileçekleri başka Bir şey olmadığından denemeye karar verdiler ve hemen uyguladılar gerçekten tümörü temizlemek için kullanmayı düşündükleri lazer daralmış beyin damarının çeperini genişletmişti. Beyne kan akışı normale dönmüştü. Robot hala yoluna devam ediyor kordinatları tespit edilen Beyin tümörünün olduğu bölgeye ulaşmaya çalışıyordu . Bir müddet sonra tümörün olduğu bölgeye bio robot ulaştı tümör gerçekten çok büyük temizlenmesi oldukça vakit alacaktı. İki saati aşkın bir süre lazer ile tümörü eritip beyin dışına almak için çok çaba sarfettiler ama başarmışlardı beyindeki tümör tamamen temizlemişti . Şimdi operasyonun ikinci kısmı başlıyordu mikro robotu vucut dışına çıkarmaları gerekiyordu bunun için en uygun yolun gözyaşı kanallarını kullanarak çıkarmayı planlamışlardı. Planlanan ameliyat planlandığından çok daha başarılı ve güzel geçmişti. Hasta narkozun etkisini yoğun bakım odasında yavaş yavaş kurtulurken gözlerinden yaşlar akıyordu. Uzun bir müdettir beyninde sıkıntı veren tümör gitmiş bilinçi berraklaşmış cevresindekilere sevinç gözyaşları ile gülücükler saçıyordu. Doktorlar bu başarının sevinçi ile adeta çılgına dönmüşlerdi.Hiç yara izi beyin hücre zararı olmadan beyindeki tümör yok edilmiş ve mikro robot tekrar kullanılmak üzere göz yaşı kanallarından geri çıkarılmıştı .Bu yüz yılda yapılan en büyük operasyon ve bilimsel icatlar gelişmeler arasına girmişti. 12 Kasım 2017 Mustafa YILDIZ .

KEMAL’in HİKAYESİ

Kemal her gün olduğu gibi bu günde işe gitmek için alaca karanlıkta yollara düşmüştü. Kemal tanınmış bir şirketin sistem mühendisi olarak çalışmaktaydı,
yazılım
işi gereği tüm gün bilgisayar başında şirketin bilgisayar ağlarının yönetilmesi sistemin kesintisiz olarak 7/24 çalışması için özverili bir çalışma gösteriyor ,bazen sistemde çıkan sorunları evden kendi bilgisayarıyla saat ve zaman sınırlaması olmadan çözümlüyordu. Bu yüksek tempolu çalışma ister istemez sitres yapıyor sinirlerinin bozulmasına ve zaman zaman depresyon belirtilerinin ortaya çıkmasına sebebiyet veriyordu. Kemal tertipli ,düzenli şık giyinmeyi seven yakışıklı bir gençti insana, doğaya,hayvanlara teknolojiye karşı büyük bir merakı vardı araştırmak istediği ve bazen merak ettiği bir konu hakkında kütüphaneye ,seminere ,eğitime, fuara gitmek için kilometrelerce yol gidebilir, istediği kitabı buluncaya kadar yayın evlerini araştırır ve internet üzerinden kitap satan kitap evlerini araştırabiliyordu. Ama kemal’in bir kusuru vardı bütün bu gezmeleri hep kendi başına yapıyor bir grupla geziye gitse bile gruba bir türlü karışamıyor yalnız kalmayı tercih ediyordu. Kemal iş arkadaşlarıyla iş haricinde ve iş konuları dışında bir iletişim kurmaz onlarla sohbet etmezdi ,şirket arkadaşları veya aile arasında bir toplantı daveti aldığında veya bir toplantıya gitmek zorunda olduğunda çok sıkılır genelikle gitmek istemezdi. Kendine bilgisayarlarıyla ,kitaplarıyla bir dünya kurmuş oradan çıkmak istemiyordu.Yalnızlığı seviyor yalnız kaldığında mutlu oluyordu.Arkadaşları kemal’in bu özeliğinden dolayı onu soğuk ve garip bir insan olarak görüyorlardı. Kemal’in yalnız kalma durumu ve insanlarla birlikte olmaktan rahatsız olması,Ailesini,dostlarını arkadaşlarınıda etkiliyordu. Onlarda artık kemal'le birlikte olmak istemiyorlar onu gördüklerinde görmemezlikten geliyorlar veya konuşmadan kısa bir selam ile oradan ayrılıyorlardı.Kemal'i arkadaşlarının bu tutumu son derce üzüyor onu depresyona sokuyordu.Kemal gün geliyor çok neşeli mutlu huzurlu olurken gün geliyor son derece depresif sinirli öfkeli olabiliyordu hatta bazen saati saatine tutmuyordu, çok uyuyor , çok fazla yemek yiğiyor , geceleri nerede ise hiç uyumuyor veya yemekden içmeden kesilerek adeta hayata küsüyordu. Ailesi bu duruma üzülüyor bir psikiyatrist’e gitmesini istiyorlardı . Kemal istemeye istemeye denileni yaptı ve bir psikiyatrise gitti, durumunu anlattı , doktor depresyon teşhisi koyarak ilaç tedavisine başladı .Tedavi devam ederken kemal adeta kendi kendisiyle bir düşmana gerek olmadan sadece beyninde duygu ve düşüncelerinde savaşıyor boğuşuyor ve kendini yiğip bitiriyordu. Bazen bir olay oluyor bu olay kemal'in öfke krizlerine girmesine sebet veriyor adeta kendini öldürmek kendini imha edip kendinden kurtulmak istiyordu ama bu şimdiye kadar inancı geregi yapmamış ,yapamamıştı .Öfke hali çevreye veya ailesine karşı değil tamamen kendisine karşıydı kendisiyle olumsuz duygu ve düşünceleri ile boğuşuyor sürekli kendisiyle bir çatışma halindeydi , kendini yenmeye çalışıyordu. Bu durum aşırı bir yorgunluk, tükenmişlik, bitkinlik şeklinde devam ediyor bitkinlikten yorgun düşünce saatlece uyuyordu.Kemal kendisindeki değişken duygu ve düşüncelerin, durumların farkındaydı ve kendisini tedavi etmek için ilaçlarını düzenli alıyor fazla sitres ortamlarına girmek istemiyordu.Yaşamı gayet sade kendi halinde devam ediyordu zorda olsa hayatı sevmeye onunla uyum içinde yaşamaya gayret sarfediyordu, Olumsuz duygu ve düşünlerini, Kemal gayret ve azmi ile kafasından kovmuş , depresyonu yenmiş ama içe kapanıklığını artık bir kişilik özeliği bir karekter özeliği olarak yaşamının ayrılmaz bir parçası olmuştur.kemal içe kapanıklığı duygusallığı isteyerek sevmiş ve kabulenmiş hayatını sürekli İnsanlara,Ailesine,Milletine faydalı yararlı bir şeyler yapmak üretmek duygu ve düşüncesiyle sürekli bir çaba ve gayret içinde, yaşamını sürdürmüştür. 24 Aralık 2017 Mustafa YILDIZ .

KARA BELA ÇETESİ VE SARI CAFER

Bu gün size Ali ile veli’nin hikayesini anlatacağım. Ali ile veli çocuk yetiştirme yurtlarında kalan iki gençtir. Ali son derece mert haksızlığa tahamülü olmayan deli dolu bir gençtir. Veli ise adı gibi neredeyse ensesine vur elindeki ekmeği al denilen uysal temiz çalışkan bir kendi halinde bir gençtir.
çete
Günlerden birgün havanın kapalı puslu hafif ahmak ıslatan yağmurun yağdığı günlerden idi. Yurdun serseri çetelerinden ve kendilerine Karanlık Gecenin belalıları olarak tanıtan (Geneliklede Kara bela Çetesi olarak anılan ) adeta yurta terör estiren yurta kalan herkesin nefret ettiği yöneticilerin dahi yaka silktikleri bir çete idiler bunların elebaşları Sarı Cafer dedikleri sonderece sadist egoist herkese sataşan sürekli kavga çıkaran bir elebaşları vardı. Sarı cafer ve arkadaşları veli’ye adeta musallat olmuşlar nerede görseler itip kakarak veli ile eğleniyorlardı. Bu itip kakmaların birinde dozu iyicene kacıran serseriler Veli nin elini yüzünü kanlar içinde bırakmışlardı. Bu durumu gören Ali pervazsızca bu serseri takımının içine daldı Ali yurta kalan geçlerden en iri yapılı pehlivan kalıplı yaklaşık 180 boylarında buğday tenli yakışıklı bir delikanlı idi. Serseriler Ali’nin korkusuzca altı yedi kişiden oluşan çeteye dalmasını önce kahkahalar atarak diklendiler ve veliyi bırakıp Aliye saldırmaya başladılar ama Aliye güç yetiremiyorlardı Ali’nin Osmanlı tokatını andıran şamarlarını yedikçe her biri bir köşeye düşüyorlardı. Ali’ye diş geçiremeyen Sarı Cafer her zaman yanında taşıdığı sustalı bıcağını çıkararak küfürler ederek naralar atarak veli’ye doğru yöneldi sustalıyı sallamaya başladı velinin sağ kalçasını ve sağ baldırına derin yaralar açtı Veli kanlar içersinde yere yuvarlandı avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Yurt görevlileri ve müdürü koşarak olay yerine geldiler bu sırada haber verdikleri ambulasta silenlerini çok kuvetli ve acı acı çalarak yurdun avlusuna giriş yaptı. Sağlık görevlileri Veli yerde yatarken öncelikle yaralarından gelen kanı tanponlar yaparak durdurdular. Sağlık görevlileri veliyi sedyeye koyup bir öğretmenle beraber hastaneye götürdüler. Bu arada karışıklıktan faydalanan Sarı Cafer ve çetesi ortadan toz olmuşlardı . Veli’ye hastanede tam onyedi dikiş atmışlardı ve polisler tarafından ifadesi alınarak tekrar yurda getirilmişti. Ali yurdun yatak hanesinde arkadaşı veli’yi sabaha kadar uyumadan başında bekledi ağrıları çoğaldığında doktorların verdiği ağrı kesici hapları veliye veriyordu. Velinin yemeklerini yatağına getiriyor velinin tuvalet ihtiyaçlarında veliyi Lavaboya kadar götürüp getiriyordu. Bu durum bir hafta on gün sürdü veli artık iyileşmiş yürüyebiliyor kendi ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. Yurt müdürü Veli iyileştikten sonra Ali , Veli ve serserilerin ifadelerini aldırdı yurt disiplin kuruluna sevketti disiplin kurulu Ali , Veli ve çetenin yurtan uzaklaştırılması için karar aldı bir hafta sonra Pazartesi günü yurdu terketmeleri gerekliliğini kendilerine yazılı olarak bildirdi. Ali ile veliyi kara kara bir düşünce aldı yurt dışında hiç akrabaları tanıdıkları yoktu nerde kalacaklar ne yiğip içeçeklerdi. Veli bu konu hakkında daha öncede düşünüyordu gençler on sekiz yaşlarına geldiklerinde öğlecene kapının önüne konuluyorlardı hiçbir meslek ve gelirleri olmadan bunlar kendileri ve çevreleri için bir sorun oluyor geneliklede sonları hapishanede veya bir köprü altında uyuşturucu kullanırken ölüyorlardı. Veli bu bilindik durumun böyle olması gerekmediğini Yurta kalan kimsesiz Kız öğrencilerin kabiliyetlerine göre hemşire hasta bakıcı cok zeki ve çalışkan olanlarında okultulmasının topluma ve kendilerine faydalı olacağını düşünüyor aynı şeyi yurtlarda kalan erkek öğrencilerinde polis kolejlerine silahlı kuvetlere çalışmalarını temin edilmesini zeki ve çalışkan olanların okutulmasını böylece kendilerini yıllarca yurtlarda bakan devletede borçlarını ödemiş olacaklar kendileride madur olmayacaktı. ……. Ali velinin bu düşünçeli ve üzgün halini görünce veliye üzülmemesini bu sorunu çözmek için bir yolunu bulacağını söyledi. Veli üzülmekten kendini alamıyor kendisi için bir kurtuluş kapısı olarak gördüğü üniversiteye nasıl gidecek üniversite sınavlarına nasıl hazırlanmaya devam edebilecekti…. Sayılı gün tez gelir dedikleri gibi müdürün verdiği bir haftalık süre doldu Ali ile veli yurtan ayrıldılar. Bir müddet parklarda yatıp kalktılar havaların soğuk ve yağışlı olduğu zamanlar hastanelerin acil servis bekleme bölümlerinde kalıyorlardı hastane personeli bu gibi evsiz kişilere kötü davranmıyorlar hatta bazen yardım dahi ediyorlardı. Ali günlük işler buluyor kimi zaman inşaat’a kimi zaman bahçe bakım işlerinde yardımcı arandığında gidiyor günlük ihtiyaçlarını karşılaya biliyorlardı. Ali birgün bir otelin kapsında temizlik işi için eleman arama ilanını gördü bir ümitle otelden içeri girip işe talip oldu. Kısa bir iş görüşmesinden sonra oldukça düşük bir üçret karşılığında hem otelde küçük bir odada kalcak otelin temizlik işlerini aynı zamanda geceleyin bekçi gibi otele göz kulak olacaktı. Ali arkadaşı veli’yide otel müdürünü ikna ederek resepsiyonda çalışması için işe girmesini sağladı. Artık çok mutluydu yatacakları başlarını sokacakları bir yerleri vardı ve hemde sürekli bir iş bulmuşlardı. Veli geceleri otelin resepsiyonunda çalışıyor gündüzleri ise okula gidiyor aynı zamanda üniversite sınavlarına hazırlanıyordu. Veli gecenin sesizliğinde oldukça verimli ders çalışabiliyordu. Alinin kendisine bir abi gibi sahip çıkması onu koruyup kollamasını düşündü iyiki böyle bir arkadaşı olduğu için Allaha çok şükreti ve ali için her gece çok dua etmeye başladı velinin duası Alinin Azmi çabası çalışkanlığı dürüstlüğü kısa sürede kendilerini toparladılar . Veli Üniversite sınavını kazanarak Denizcilik yüksek okulunu yatılı olarak kazandı Ali kazancından arta kalanlarla velinin okumasını okul masraflarını harçlıklarını karşıladı veliye düzenli olarak para gönderiyordu. Veli kısa sürede çok çalışarak okulu bitirdi uzak yol 2.kaptan olarak çok iyi bir firmada işe girdi. Veli artık uzaklara çok uzaklara gidiyordu Bir bakıyorsun Arkaşı aliye amerikadan kart gönderiyor bir bakıyorun Japon yadan telefon ediyor arkadaşıyla irtibatını hiç kesmiyor Aliye sık sık oldukça iyi tutarlarda dolar gönderiyordu. Canından çok sevdiği arkadaşı abisi saydığı ali’ye olan minnet borcunu biraz dahi olsa ödemeye çalışıyordu. Mustafa YILDIZ .

DİN SOSYOLOJİSİ

DİN SOSYOLOJİSİ (D E N E M E) İnsanlık tarihinin hangi dönemine ,devrine bakarsak bakalım din kavramıyla karşılarız. İnsanoğlu zayıf yaratıldığı için her zaman kendini koruyacak ihtiyaçlarını karşılayacak ulu bir varlığa ,Allah’a inanmıştır.
sosyoloji
Din kimindir ? Bu soruyu cevaplamadan önce dinin sahibinin kimler olmadığına bakalım. Din olarak ilahi dinleri, Allah tarafından bildirilmiş dinleri yani tek tanrılı dinleri anlamalıyız. Din Hahamların değildir. Din papazların, Rahiplerin değildir. Din İmamların değildir. Din ,Bir Kişinin,Bir Kurumun değildir. Din Yalnızca Allah’ındır. Diyanet Meali: 1.2 - (2-4) Hamd , Âlemlerin Rabbi , Rahmân , Rahîm , hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) mâliki Allah'a mahsustur. İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’den, Son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V) kadar yüz yirmi dört binin üzerinde Allah tarafından insanlara Allahın emir ve yasaklarını açıklamak öğretmek için Peygamberler, Nebiler gelmiştir. Allah tarafından gönderilen Peygamberlerin bazılarına Allah’ın emir ve yasaklarını bildiren,Kitaplar indirilmiştir. ‘’Allah'ın gönderdiği kitaplar 1. Tevrât: Hz. Musâ (as)'a indirilmiştir. Ancak bugün üç Tevrât vardır. 2. Zebur: Hz. Davut (as)'a indirilmiştir. 3. İncil: Hz. İsa (as)'a indirilmiştir. Ancak bugün Luka, Matta, Yuhanna ve Markos isimli şahısların yazdığı dört İncil vardır. 4. Kur'an-ı Kerim: Hz. Muhammed (sav)'e indirilmiştir. O'ndan bize kadar hiç kimsenin itiraz edemeyeceği, şüpheye düşmeyeceği bir kesinlikle ulaştırılmıştır. Allah (c.c.dan geldiği gibi muhafaza edilmiş olan tek kitap Kur'an-ı Kerim'dir. Allah (c.c.) Kur'an-ı bütün insanlığa gönderdiği için bozulmadan muhafaza edileceği de garanti altına alınmıştır. Bugün yeryüzünde bütün Müslüman milletlerin okuduğu Kur'an birbirinin aynısıdır. Allah, dört büyük kitap dışında dört peygambere de küçük kitaplar göndermiştir. Allah tarafından peygamberlere gönderilen, bazıları birkaç sayfadan ibaret olan küçük kitaplara suhuf (sayfalar) denir. Allah şu dört peygambere de toplam 100 sayfalık küçük kitaplar göndermiştir. Hz. Adem Peygambere 10 sayfa Hz. Şit Peygambere 50 sayfa Hz. İdris Peygambere 30 sayfa Hz. İbrahim Peygambere 10 sayfa https://www.huzursayfasi.com’’ Allah’ın emir ve yasaklarını bildiren kitaplarından Tevrat’ ı Yahudiler , İncil’i Hıristiyanlar bir şekilde değiştirmişler Allah’ın Kitabına, sözüne insanoğlunun sözü karışmıştır. Son Peygamber Hz. Muhammed’e (S.A.V) İndirilen Kur’an-ı Kerim’ i Allah bizzat kendisinin Koruyacağını beyan etmiştir. (Hicr, 15/9) “Kesin olarak bilesiniz ki bu zikri (vahyi, Kur'an’ı) kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” Hz. Adem’den , Son Peygamber Hz.Muhammed (S.A.V.) kadar Allah tarafından bildirilen temel bilgiler Tek bir Allah’ın olduğu Maddi ve manevi bütün mahlukatın tek yaratıcısı olduğu, ve inanmamızı istediği, İslam Dininde İmanın ve İslam’ın Şartları olarak bildirilen şartlardır. İmanınŞartları: 1- Allah'a inanmak 2- Meleklere inanmak 3- Kitaplara inanmak 4- Peygamberlere inanmak 5- Ahiret hayatına inanmak 6- Kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak İslamınŞartları: 1-Kelime-i Şehadet getirmek 2-Namaz Kılmak 3-Oruç tutmak 4-Zekat vermek 5-Hacca gitmek Hz. Muhammed’e (S.A.V) İndirilen Kur’an-ı Kerim On beş asırdır tek bir harfi dahi değişmeden günümüze kadar gelmiştir bundan sonrada tek bir harfi dahi değiştirilmeden kalacaktır. Dünyanın bir çok ülkesindeki Müslümanların, Kur’an-ı Kerimi ezberleyen Hafızların belleğindedir.Dünyada yaklaşık 600 sayfadan oluşan bir kitabı harfi harfine ezberleyen kimse yoktur. Ama Kur’an-ı Kerimi Milyonlarca Müslüman tarafından tekbir harfi bile değiştirilmeden ezberlenmiştir ve hafızların belleğindedir. İnsanın Dünya ve Ahiret mutluluğu kendi sorumluğundadır. O yüzden izinden gittiğimiz,takip ettiğimiz insanları çok iyi tanımalı bizi dünyada ve ahirette sonsuz bir üzüntüye sokmalarına izin ve müsaade etmemeliyiz. Çağımızda bilgiye ulaşmak son derece kolay hemen hemen her konuda bilgiye kolayca ulaşabiliyoruz. Kendini sonsuz bir mutluluğa götürecek Bilgi ve inancı insanlar araştırıp bulmalıdır. Bu bilgi İslam dininde vardır. İnsanlar kendi fikir ve görüşlerini din gibi görüp yaşarsa dünyada yaşayan insan sayısı kadar din oluşur bu da yaklaşık yedi milyar eder. Halbuki tek bir din vardır o da Allah’ın dini dir. Allah Son peygamber Hz. Muhammed’en önce gönderdiği dinlerin aslı bozulduğu için kabul etmemektedir Gerçek hak din olarak insanlardan İslamiyeti kabul edeceğini bildirmektedir.(Not Microsoft win 95-win 98 vista gibi proğramların eski sürümlerine nasıl destek vermiyor ise Allah’ta Kendi dininin eski versiyonlarını desteklemiyor diyebiliriz. teşbihte hata olmaz) 1)Bir insan düşünelim Tek bir Allah’ın varlığına ve onun bildirdiklerine inanmadı veya Allah’a ortak koştu Allah’ın sıfatlarını bir insana veya bir insanın sıfatlarını Allah’a verek şirk koştu. Bu insan Allahın varlığına ve onun bildirdiklerine iman etmediği için Hiç yargılanmadan direk o inanmadığı Allah’ın sonsuz gazabıyla karşılaşacak yani inkar ettiğini (Ahireti ve Cehendemi) net bir şekilde görecek ama iş işten geçtiği için pişmanlığı fayda vermeyecek. Allah’ın son dini İslamiyet zor ve karışık değildir altı adet imanın şartı ve beş adet de islamın şartını yerine getirmek Allahın rızasını ve cennetini kazanmak için Allah’ın izniyle yeterlidir. Kelime-i Şehadet: "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü" demektir. Anlamı: "Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür." Kelime-i Şehadet getirip kalben iman ettiğimizde Müslüman oluruz. 2) Bir de başka bir insan düşünelim Allah’a Allahın bildirdiği doğru bir şekilde Aklen ve kalben inandı.ve İmanın ve İslamın şartlarını kalben inanarak kabul etti. Bu insanın dünya hayatında ne kadar büyük günahları, hataları,isyanları olursa olsun doğru bir şekilde inandığı için Günahları ve hatalarından dolayı hesaba çekilecek Allahın affına uğrarsa Allah’ın cennetine girecek veya günah ve hatalarının cezasını çekip ondan sonra cennete girecektir sonuç olarak doğru bir şekilde inandığı için günahları dahi olsa onların çezasını çektikten sonra mutlaka cennete sonsuz bir yaşantısı olacaktır. Allah’ın varlığı inkar edilemeyen bir gerçek,bazı insanlar bu gerçeği görmek istemiyorlar çünki Allah’a inandıklarında bir takım sorumluklar altına girecekler onlar ise diledikleri gibi yaşamak istiyorlar bu yüzden Allah’a inanmayarak bir bakıma Akıllarını ve vicdanlarını rahatlatmak istiyorlar. Müslüman olmuş bir insan milliyeti, ırkı, rengi ne olursa olsun Hz. Adem’den Son peygamber Hz. Muhammed S.A.V kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberlere ve onlara indirilmiş kitapları Allah tarafından gönderildiğini bilir ve inanır. Dünyada görülen bu zulümler ,insanların öldürülmesi,açlık sefalet, insanların ve onları yönetenlerin Allah Yokmuş gibi yaptıklarından hiç hesap vermeyeceklermiş gibi davranmalarından ve yaşamalarından kaynaklanıyor. İnsanlar gerçekten doğru bir şekilde Allah’a inansalardı tek bir canlıya dahi haksız yere zulüm yapamazlardı. Yaptıkları taktirde bunun hesabını mutlaka Allah’a vereceklerini bilir ve inanırlardı. Kaynak ve Alıntı: www.diyanet.gov.tr www.kuran.gen.tr www.hasenat.net www.huzursayfasi.com 05 Mayıs 2018 Cuma Mustafa YILDIZ .

İNSANLIĞIN ZİRVESİ

Her şeyin bir Kemal noktası,zirvesi vardır. İnsanoğlunun kemal noktası ve zirvesi Hz.Muhammed (SAV) dır.
İnsanoğlunun zirve noktası öyle bir zirvedir ki İnsanlık tarihinde Son peygamber Hz.Muhammed (SAV) hariç , peygamberler de dahil olmak üzere hiç bir insan bu zirveye ulaşamamış ve gelecekte de ulaşamayacaktır. zirve
Kısacası İnsanlığın geçmiş ve gelecek tek zirvesi Hz.Muhammed Mustafa(SAV)dır. İnsanlık İnsanlığın zirve noktası olan Hz.Muhammed.(SAV) yaklaştığı müddetce insanlık mertebelerinde ilerleyecektir, insanı kamil olarak Dünya ve Ahiret mutluluğuna erecektir. Hz.Muhammed (SAV) dan uzaklaştıkça insanlıktanda uzaklaşacak sadece bir beşer olarak kalacaktır. Hatta beşerlik sınırında da Aklını ,Zekasını,Vicdanını,İradesini , güzeli ve doğruyu seçmediği için Hayvanlar dan daha aşağı olacaktır. Çünki hayvanlara yukarıda saydığımız üstünlükler verilmemiştir. O yüzden doğruyu yanlışı secemezler. İnsanlık Dünya ve sonsuz bir ahiret hayatında mutluluğa ulaşmak,ermek istiyorsa , Bütün insanlığa Son Peygamber olarak gönderilmiş olan Hz. Muhammed(SAV) 'ma iman edip onun izinden gitmek zorundadır. Hz. Muhammed (SAV) altmış üç yıllık yaşamında ve yirmi üç yılık peygamberlik yaşamında Akrabaları ,eşleri, çocukları ,torunları Savaşları ,Barış Anlaşmaları ile bir komutan, bir devlet adamı bir toplumu adeta sıfır noktasından alıp maddi ve manevi olarak yetiştiren bir öğretmen ve Allah'tan vahi yoluyla Hz. Muhammed (sav) 'ma indirilen Kuran-ı Kerim ile yüz yirmi bini aşan asabıyla adeta saklanamaz gizlenemez bir güneş gibi aramızdadır. Hz. Muhammed (SAV) İnsanlığın zirve noktası olduğunu anlatan Kuran-ı Kerim' de Ayetler,sureler ve peygamber efendimizin hadisleri vardır .Ayrıcana Hz. Muhammed(SAV)'nın İnsanlığın zirve noktası olduğunu belirten bilim adamlarıda mevcuttur, bunlardan birtanesi 'de ''Dünya Tarihine Yönveren en etkin yüz '' Adındaki Kitabın yazarı Mihael H.Hart'tır. MUSTAFA YILDIZ 06 KASIM 2017 .